Usta spor yazarı Nihat Erence, sosyal medya hesabında yazdığı yazıda Terim- Tudor kıyaslaması yaptı. İşte Erence’nin yazısı:
Tudor’dan Fatih Terim olur mu?
Galatasaray 111 yıllık tarihinde hep öncü oldu..
İlk futbol kulübüydü..
Dünya sıralamasında 1’inci sıraya yükselen tek Türk takımı oldu.
UEFA Kupası’nı yenilgi almadan kazanan ilk ve tek Türk takımı oldu..
Devlet üstün madalyasını alan ilk takımdı..
UEFA Süper Kupası’nı kazanan ilk ve tek Türk takımı oldu..
20 şampiyonluğa ulaşıp 4’üncü yıldızı takan ilk takım olarak tarih sayfalarında yerini aldı..
Türkiye Kupası’nı en çok kazanan takım oldu..
Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda Avrupa Kıtası’nı temsil eden ilk ve tek Türk takımı unvanını aldı..
Şampiyonlar Ligi’nde Çeyrek Final’e çıkan ilk ve tek Türk takımı oldu..
Şampiyonlar Ligi’ne katılan İlk Türk takımı yine Galatasaray’dı..
Yerli teknik direktörle en çok şampiyonluk kazanan yine Galatasaray oldu..
Dedik ya; Galatasaray hep ilklerin takımıydı..
Ustaların deyimiyle, “Galatasaray, Türkiye’nin Avrupa’ya açılan penceresiydi..
…………………………………………
Peki bu başarılar nasıl geldi?
Bu başarıları kimler getirdi?
Çok uzağa değil 1996 yılına gideceğiz..
Galatasaray’ın ‘Altın Çağı’ dediğimiz yıllara..
Başkan; daha sonraları efsane unvanını alacak olan Faruk Süren..
Yönetiminde yine ‘Altın Çağ’a uygun altın adamlar..
..Ve takımın başına tam yetkiyle gelen Fatih Terim..
96’dan 2000’e kadar Galatasaray ‘Altın Çağ’ yaşarken,
Türk futbolu çağ atladı..
Dünya, Türkiye’de futbol oynandığına,
Türkler’in de futbol oynadığına şahit oldu..
Arsenal’in elinden UEFA Kupası,
Real Madrid’den UEFA Süper Kupası alındı..
Galatasaray vizyonunu geniş tuttu..
Yönetenler ise bu misyonu en iyi şekilde temsil etti..
Etmeye çalıştı..
Zaman zaman inişli çıkışlı grafikler yaşansa da,
bu vizyon kulübün anayasası gibi oldu..
Anayasayı uygulayanlar ise misyonlarından vaz geçmedi..
Bu anlayış, rakipler tarafından gıpta ile izlendi.
Kimileri iç geçirdi..
“Biz de bunları görecek miyiz?” denildi..
Öyle ki;
takım hocasız şampiyonluklar kazandı.
Öyle ki;
çok kısa bir süre için koltuğu oturanlar bile
kulübe büyük başarılar kazandırdı..
…………………………….
Ta ki 2 yıl öncesine kadar..
Sanki 2 yıl öncesi felaketlerin başlangıcıydı!.
Sonra bir haller oldu!.
Türkiye’nin Avrupa’ya açılan penceresi Galatasaray,
perdelerini kapattı..
karanlığa gömüldü!
Avrupa’ya gidemez oldu!.
Ligin sıra takımı,
rakiplerin kolay lokmasıydı artık!.
…………………………….
Peki ne oldu da Galatasaray son 2 yılda,
109 yıllık başarılarını unuttu?
Bugünkü hallere düştü..
Aslında cevabı hazırdı..
Bir önceki yönetimlerin yanlışlarını kapatma adına hedefler küçüldü.
Yatırımlar azaldı ve düşük profilli yönetim anlayışıyla,
yılların birikimi deyim yerindeyse yerle bir oldu..
………………………………..
büyük olmak, tanınır olmak ve dünya markası olmak için,
yönetenlerin vizyon sahibi olması gerekir diye..
İyi insan olmak, iyi yöneten olmak değildir.
Son iki yılda görüldü ki Galatasaray’ı yönetenler bu vizyona sahip değil.
Üstelik kendilerinin üstlenmesi gereken misyona da ‘ihanet’ eder durumdalar..
Yapılması gereken, ‘akil’lerin devreye girip,
Galatasaray’ı bu vizyonsuzluktan kurtarmasıdır..
Şu anki şartlar bunu gerektirmektedir..
………………………………..
Dünya kulübü olmanın zorlukları vardır..
Kulübün borcu olması doğaldır.
Real Madrid, Barcelona dünyada borcu en çok olan kulüplerdir.
Kazançları da o oranda büyüktür..
Ancak borçları azaltmak adına hedef küçültmek,
‘Küçük’ düşüncelerin karşılığıdır..
Eğer bu konuda bir başkaldırış olmazsa,
Galatasaray, sıradanlaşacak,
sıra takımı olarak kalacaktır..
………………………………..
Galatasaray’ın Beşiktaş’la oynadığı derbi maçı
tribünden çıplak gözle izledim.
Yeni bir hoca, yeni bir sistem..
Üstelik sezonun finali olarak görülen bir maçta uygulanmaya çalışılan 3’lü savunma..
Her teknik adamın kafasındaki bir oyun kurgusu vardır.
Buna saygı gösterilir..
Ancak koca sezon zaten sıkıntı içinde uygulanmaya çalışılan sistemden vaz geçip yenisini uygulamak
ancak kalitesi ve oyun zekası yüksek oyuncularla gerçekleşir.
Bu;
beli dönmeyen Semih’le,
futbolunun sonuna gelmiş Hakan’la,
2 metre yakınındaki arkadaşına pas vermeyen Tolga Ciğerci ile,
tek özelliği;
rakip kaleye yakın olduğunda hızını kullanıp atağa kalkan Yasin’le olmaz!.
Yasin dün oyundan çıkana dek sağ bek oynadı..
Hal böyle olunca Galatasaray sağ kanattan tek atak yapamadı.
Tüm iş, ‘Bal yapmayan arı’ misali Bruma’ya kaldı.
Tudor bu hatasından dönüp, eskiye döndüğünde ise skor 1-0 olmuştu bile..
Fatih Terim’i İMPARATOR yapan korkusuzca hamleleridir.
O da; onlarca kez yanlış yapmış ancak oyunun 60’ıncı dakikalarında yaptığı hamlelerle sayısız zaferler kazanmıştır.
Bu nedenle Fatih Terim’dir..
Bunlara tanık olan bizler,
yeni yetme hocalardan da aynısı bekliyoruz ama..
Olmuyor…
Olamıyorlar..
Bu nedenle de bu ülkede ikinci bir Fatih Terim yetişmiyor..
………………………..
Biraz da Beşiktaş’ı konuşalım..
Bildikleri oyunu oynamaya çalıştılar..
Top hep ayaklarında kaldı ama..
Podolski o fırsatları harcamasa..
Tolga, topun üzerine basıp düşme yerine, 15 adımdan topu kaleye gönderse, şimdi göklere çıkarılan Şenol Güneş,
hamleleri geç yaptığı için en çok eleştirilen isim olacaktı.
Yerden yere vurulacaktı..
“Final maçlarının üstesinden gelemiyor” denilecekti..
Ancak dedik ya; Kazanan haklıdır ve..
TEBRİKLER BEŞİKTAŞ..
Nihat Erence / İSTANBUL