SporLig dergisi, dünya futbolunun efsanesi Pele’yi kapağına taşıdı. Dergide Bülent Tuncay’ın Pele ilr ilgili yazdığı yazı da yer aldı:
10’lar öksüz kaldı
Edson Arantes do Nascimento, veya bilinen adıyla Pelé. Birçok kişiye göre dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu.
Yıldız kavramını anlamak için zamanı biraz geriye almak gerekiyor. 1930’da başlayan Dünya Kupası organizasyonu Avrupa- Güney Amerika rekabetini başlatmış, bu ezeli çekişme futbolun global bir spor olmasında önemli bir rol oynamıştı. Her Dünya Kupası, kendi yıldızlarını yaratıyordu. Uruguay’daki ilk kupanın gol kralı Stabile ile başlayan bu süreçte bir çok futbolcu futbol tarihine adını yazdırdı. Arjantin’de doğan, ülkesinin milli takımı dışında Kolombiya milli formasını da giyen, ardından Avrupa’ya yerleşip İspanyol vatandaşlığına geçen, Real Madrid’le tarihi başarılara imza atan Di Stefano, ilk süper stardı. Pele onun için “En iyi futbolcu ne benim, ne de Maradona. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu Real Madrid’li Alfredo Di Stefano’dur. Diego Maradona’nın elle attığı golün dışında kafa golü yok ve sağ ayağıyla topa iyi şut vuramıyor. Oysa Di Stefano komple bir oyuncu, bu nedenle o, en büyük!” diyecekti. Pele, belki düşüncesinde samimimdi, belki de bitmek tükenmek bilmeyen “Pele mi Maradona mı?” tartışmasından sıyrılmak istemişti. Ama şu gerçekti ki, dünya “yıldız futbolcu” kavramıyla Pele’yle tanıştı.
Pele kendisinden önce gelen futbolculara benzemiyordu. Şüphesiz birçok yetenekli oyuncu vardı, takımlarını alıp götürüyorlardı ama bu siyahi futbolcu bir başkaydı. Öylesine kolay adam geçiyor, öyle hızlı rakip kaleye iniyordu ki, neredeyse durdurulması imkansız bir rüzgara dönüşüyordu, top ona geldiğinde meltemler fırtınalara dönüşüyordu.
O dönemin futbolunda “öldürmemek kaydıyla” faul serbestti! Neticede “futbol bir erkek oyunu”ydu ve yetenekler itinayla biçilirdi. Maradona’nın sakatlanmasının ardından FIFA “Yıldız futbolcuları koruma” programını devreye sokup faullere bir standart getirene kadar da futbol, içinde boks ve karate öğelerini içeren tarzını korudu. İşte Pele ağır sahalarda oynanan bu sert sporun kardelen çiçeğiydi. Topla buluştuğunda öyle güzel çalımlarla ilerliyor, öyle zor hareketleri öylesine zerafetle yapıyordu ki futbolu sanata çeviren ilk isim olarak futbolseverlerin karşısına çıkmıştı.
Brezilya’nın kazandığı 3 Dünya Kupası’nda onun büyük payı vardı. Brezilya’da formasını giydiği Santos’un da müzesi Pele sayesinde dolup taşmıştı. Avrupa kulüpleri Pele’nin peşindeydi. Ancak Brezilya hükümeti Pele’nin ülke dışına çıkmasına izin vermedi. Milli Takımları ve Dünya Kupası ülke için çok şey ifade ediyordu ve belki de Pele’yi Di Stefano gibi Avrupalılara kaptırmaktan çekiniyorlardı. Pele’ye izin ancak futbolu bırakma kararı aldıktan sonra çıktı, o da futbolun bir türlü bebeklikten çıkamadığı ABD içindi. Onu New York’a çağıran ise bir Türk’tü: Cosmos’un sahibi Ahmet Ertegün. Amerikan müzik piyasasının en güçlü ismi olan Ertegün, Amerikalılara “soccer”ı sevdirmek için futbolun tüm eski yıldızlarını toplamıştı.
Meksika’daki 1970 Dünya Kupası’nda Adidas ile Puma’yı birbirine kırdırıp Puma ile gizli bir sponsorluk anlaşması imzalayan Pele, futbolun marketing kısmınında müthiş bir çalım ustası çıkmıştı. Spor ekonomisinin merkezi ABD’ye gitmesi onu büyük sermaye ile daha sıkı fıkı hale getirdi. Futbolculuk sonrası kariyeri, dev sponsor firmalarının marka yüzü ve futbol elçisi olarak geçti. Türkiye’ye de çok sık gidip geldi. Ben de iki ziyaretinde kendisiyle karşılaştım ve kısa röportajlar yaptım. 2008’deki gelişinde çalıştığım kurum onun için özel bir gece düzenlemişti. Fenerbahçe’yi çalıştıran Beyaz Pele lakaplı Zico’nun geceyi protesto etmesi ile Brezilya’daki “iç savaş”tan haberdar olduk. Zico ve bazı eski yıldızlar Pele’nin “büyük sermayenin adamı” olmasından rahatsızdı ve onun endüstriyel futbola hizmet ederek futbola zarar verdiğini düşünüyorlardı. Üstelik de Pele’nin Brezilya’da spor bakanlığı yapmasına rağmen.
Brezilya’daki bazı futbol insanlarının ona hala kırgın olduğunu cenaze törenindeki düşük katılımdan anladık oysa Pele geçen yüzyılın en büyük futbolcusuydu.
Maradona mı Pele mi? Ronaldo mu Messi mi? O dönemin kısıtlı çekim imkanlarından fırlayıp “Ben buyum” diyen Pele geride kocaman bir kariyer bıraktı.
Futbolda yıldız savaşları belki hiç bitmeyecek ama dünya tarihinin en çok gol atan ismi Pele her zaman futboldaki özel yerini koruyacak. FIFA’nın her ülkede adının bir stada verilmesinin istediği bu özel yeteneğin yeri hiç dolmayacak çünkü o şimdiden ölümsüzler arasına girdi…