Pereira, Ozan Tufan’ı sever
Daha önce değinmiştim ama bir kez daha değinmekte fayda var sanırım: Şu anda Avrupa’nın en gözde teknik adam ithalat noktası Portekiz… Mourinho’nun genç yaşta İngiltere, İspanya ve İtalya’da yaptıkları neredeyse tüm kıtayı etkiledi, herkes yeni Mourinho’sunu arıyor. Bu yıl Avrupa’nın top 15 liginde şampiyonluk yaşayan yalnızca 5 yabancı hoca var ve bunların 4’ü genç Portekizliler: Mourinho (Chelsea), Villas-Boas (Zenit), Pereira (Olympiakos) ve Sousa (Basel). Sanırım tesadüf olamayacak kadar etkileyici bir veri bu.
Yeni Mourinho olma amacındaki bu genç Portekizli hocaların bir başka ortak özelliği de, futbolda çağdaş trendleri takip etmeleri ve sıkça onlardan söz etmeleri. Pereira’nın Eskişehir maç önü demecini yakalayabildiyseniz beni daha iyi anlamışsınızdır. Özetle bahsettiği şuydu: “Çabuk reaksiyon vereceğiz. Kaybettiğimiz toplarda uyanık olacağız ve çabuk hücuma geçeceğiz. Savunma-hücum geçişini süratli yapmamız gerek”
Şu anda dünya futbolunda en çok konuşulan konulardan biri bu zaten: “Savunma-hücum geçişi”… Herkes topu kaybettiğinde uyanık olmak ve hemen geri kazanmak istiyor. Ve yine herkes topu kazandığında hücuma hazır olmak ve 3-4 pasta gole gitmek istiyor. İngiliz televizyonunda ya da Alman spor programlarında “Topu geri kazanma mesafesi ve süresi” gibi istatistikler konuşuluyor en çok… “Geçiş oyunu” dedikleri şey. Pereira’nın da temel meselesi bu.
Bu konuya kafayı takmış hocaların doğal olarak en enteresan tercihleri orta sahada oluyor. Merkezde çabuk reaksiyon veren oyuncu lazım. Akıllı oyuncu lazım. Kendini yerden yere atarak, faulle karışık şarj ederek değil ayakta kalarak, pas arası yaparak top kazanan oyuncu lazım. Kazandığı topla direkt hücuma geçen oyuncu lazım. Pereira bu düşüncesini belli ki aynı dili konuştuğu Souza’ya, Diego’ya, Meireles’e daha iyi geçirdiğini düşünüyor. Geçen sezonun yıldızı Mehmet’le aynı diyalogu kuramıyor belki. Pereira’nın İngilizcesinin mükemmel olmaması da Portekizce konuşanlar lehinde bir avantaja dönüşmüş olabilir.
Benim kişisel görüşümse şöyle: Sağlıklı bir Mehmet Topal, Türkiye’nin en iyi orta saha oyuncularından biri. Ve şüphesiz ki Fenerbahçe’de de direkt oynamalı. Lâkin şu anda Fenerbahçe kadrosunda geçiş oyununa en uygun adam da Ozan Tufan. Geçen yılın rakip sahada en fazla top kazanan adamıydı belki de Ozan. Akıllı, sezgileri kuvvetli, pas arası yapmayı çok seven bir genç. Üstelik kazandığı topla da direkt ceza alanına gidebiliyor. Tek eksiği, aynen Oğuzhan Özyakup gibi şut repertuvarının darlığı. Bugün Atromitos kadrosunda olmayan Ozan, gelecekte Pereira’nın en gözde adamı olmaya bence aday.
Atromitos meselesi
Tüm takım değeri, Fenerbahçe’nin şu anda yedek kulübesinde oturan Mehmet Topal’ınki kadar olan bir takımın, kalite bazında sarı-lacivertlilere rakip olamayacağını söylemek çok enteresan bir yorum olmaz.
Ama şu detayı da atlamamak lazım: Geçtiğimiz yıl Olympiakos’un başında ligde bolca farklı galibiyetlere imza atan ve rahatça şampiyonluğa giden Pereira, yine kendilerinden çok düşük bütçeli bir takım olan Dnipro’nun kompakt oyununa çare bulamamış ve maç kazanamadan Avrupa Ligi’ne veda etmişti. O iki Dnipro maçı incelendiğinde enteresan bir detay çıkıyor karşımıza: Pereira her iki maçta da 4 hücumcunun arkasında merkezde Kasami’ye, yani normalde 10 numara ya da sol açık oynayabilecek, savunma yönü zayıf bir oyuncuya yer vermiş. Aynen şu anda zaman zaman oynadığı Diego’yu merkezde kullanma kumarı gibi.
Şüphesiz ki Atromitos, Dnipro klasında değil. Onların Konoplianka’sı yok. Ama onlar da çabuk, onlar da orta sahayı hızlı geçen bir anlayışa sahipler. Bence Pereira, Olympiakos’ta yaşadığı şoku Fenerbahçe’de de yaşamak istemiyorsa Atromitos’a karşı daha realist on birler kurmalı, organizasyonu, bütünlüğü, bloklar arası bağlantıyı ihmal etmemeli. Zira bu Fenerbahçe kadrosunun Avrupa Ligi’nde son sekizi hedeflemesi gerek.
UĞUR MELEKE- MİLLİYET