Karar gazetesi yazarı Yusuf Ziya Cömert, Trabzonspor’un şampiyonluğunu yazdı:
Aston Villa’yi yiktuk eyleduk gecekondi
Sene 1970 olması lazım. Babam Lüleburgaz müftüsü. Ben Lüleburgaz Atatürk Ortaokulu’nun 1. Sınıfındayım. Ara sıra Lüleburgazspor’un maçlarına da gidiyorum.
Bir maçta Hayrettin Hoca’yla karşılaştık. Hayrettin Demir olması lazım, aklımda öyle kalmış. Duraluşaklı meşhur Topal Hafız’ın torunu.
Topal Hafız belki binlerce hafız yetiştirmiş. Oğlunu da hafız yapmış. 6 saatte Kur’an’ı hatmediyor. Anladığım kadarıyla bu merhum Topal Hafız’ın talebelerinin standardı.
Hayrettin Hoca bana “Hangi takımı tutuyorsun?” dedi.
Basit soru. Basitçe cevap verdim.
“Fenerbahçe.”
“Niye Trabzonspor’u tutmuyorsun? Sen Trabzonlusun” dedi.
“Trabzonspor daha birinci lige çıkmadı, çıksın tutarım” dedim.
Dedim ama Hayrettin Hoca Trabzonspor virüsünü kafama sokmuştu bir kere.
O gün bu gündür Trabzonspor’u tutuyorum.
(Fanatik bir taraftar değilim. Hak edilmemiş puanları sevmiyorum mesela.)
Trabzonspor 1. Lige çıktıktan sonra art arda şampiyon oldu.
1975’le 1984 arasında 6 şampiyonluk.
O sıralar İstanbul’a iç göçün yarısı Karadeniz’den.
Milli takım oyuncularının yarısı Trabzonspor’dan.
Şenol, Turgay, Kadir, Cemil, Ali Kemal, Hüseyin…
Rüzgâr gibiydi Ali Kemal, top ayağına geçti mi kimse yetişemiyordu.
Hele Hüseyin’in 61. Dakikalarda attığı goller.
Bir bahriye askeri otobüste arkadaşına karıştığı bir kavgayı anlatıyor:
“Uşağa bir yumruk vurdum, sanki dersun Kadir tefanstan top çikarayi.”
Böyle girmişti futbol Trabzonluların hayatına.
Koca bir şehrin tek gündemi futbol.
Olması gerekenden biraz fazla.
İstanbul’un vapur iskelelerindeki kasetçiler boyuna kemençe kaseti çalıyor. Erkan Ocaklı’nın türküsü çok meşhur. “Çay eyi para etti doldu cebumuz doldi/Finduk yapracuklari bi lira kada oldi.”
Bayram günüdür hadi şuncağızı da ekleyeyim:
“Demirel’i Türkeş’i, Ecevit Erbakan’i/Yaşasun Mataraci Gümrük Tekel Bakani.”
(Bu kısım türkünün sonraki kayıtlarında yok.)
Trabzonspor’un İstanbul’daki maçlarında seyircinin yarısı Trabzonspor taraftarı.
Bütün Trabzonlularda acayip bir özgüven.
“Bize her yer Trabzon” lafı henüz icat edilmemiş ama o yıllarda Trabzonlulara her yer Trabzon.
Trabzonspor’un Liverpool’ı yendiği gün Balıkesir’deydim mesela (1976).
O gün Balıkesir Ali Hikmet Paşa Maydanı’nda kemençe sesi ortalığı çınlatıyordu.
“Bravo Trabzonspor başarun helal olsun/Sayenizde memleket şanla şerefle dolsun.”
Böyle türküler vardı.
Benim en hoşuma gideni Trabzon’un Aston Villa’yı elediği günlerde çıkan türkü.
“Aston Villa’yi yiktuk/Eyleduk gecekondi.”
Büyük başarıydı Trabzonspor’unki.
Sonra İstanbul’un büyükleri standartları yükseltti.
Futbola daha büyük yatırımlar yapmaya başladılar. Dünya çapında teknik direktörler, büyük paralı transferler…
Trabzonspor şampiyon olamamaya başladı.
Fakat o muhteşem yıllar, o şanlı mazi, şampiyonluğu daima istedi. Kötü zamanlarında bile Trabzonluların hedefi şampiyonluktu, aşağısı asla kurtarmıyordu.
Leekens, Breams ve Şenol Güneş yönetiminde çok başarılıydı, en iyi futbolu oynuyordu Trabzonspor.
Abdullah, Hami, Orhan, Ünal, Ogün, Tolunay, muhteşem oyunculardı.
Fakat yetmedi şampiyonluğa.
Bir ihtilaflı şampiyonluktan söz edilir. Fetö bari o işe karışımasaydı! Diyorum, gerisini herkesin kendi yorumuna bırakıyorum.
Bu sene Trabzonspor, 38 yıl sonra yeniden şampiyon oldu.
Buna sevindim. (‘Sevindim’ kelimesini sere serpe kullanamıyorum. Babamın hüznü çok taze.)
Büyük bir özlemdi. Nihayet gerçek oldu.
Bütün dünyadaki Trabzonsporluların kutlamaları da olağanüstü güzeldi.
Taraftarın özlemi, şehrin heyecanı, tertemiz.
Coşkusu da öyle.
Temiz olan her şeyi ve herkesi kutluyorum.
İnşallah devamı gelir.